Ana içeriğe atla

Dua*

...
Söz söylemeye, düşünmeye, bir şey ifade etmeye ne benim ne de pek çoğunun takati kalmadı. Senin güç ve kuvvetine sığınıyor, Senden güç ve kuvvet istiyoruz. Önümüzde halledilmesi gerekli olan meseleleri halletmek için bize güç ve kuvvet ihsan eyle Ya Rabbi. İmanla bizi aydınlığa çıkar Ya Rabbi, ihsan şuuruna ulaştır Ya Rabbi. Senin bir adında Rab'dir. Ya Rabbi bu adınla Sen bizi terbiye edersin, bizi terbiye et Ya Rabbi. Terbiyenle insani kemalâta ulaştır Ya Rabbi.

Sen eşfaksın, sen erhamsın. Senin şefkat ve rahmetin yanında bizim refet ve rahmetimizden söz edilemez. Ama Ümmet-i Muhammedin perişan haline baktıkça içimize adeta kan damlıyor. Muhakkak ki senin Arş-ı Azamında ihtizaza geliyordur. Senin Arş-ı Azamına, senin Arş-ı Azametine, senin Arş-ı Rahmetine sığınıyoruz. Bize İslama aziz eylemek suretiyle ihsanda bulun Ya Rabbi. Bize merhamet eyle Ya Rabbi. Bir tarafta dinde yarıklar açılıyor. Bir tarafta dinsizler dine, dindara hücum ediyor. Bir taraftan din ve dindar tezhif görüyor. Bir taraftan anlamayan insanlar, meseleyi görmeyen kimseler senin Din-i Mübin-i İslamına taarruz ve tecavüz ediyorlar. Bizler ona karşı yapılması gereken şeyleri hakkıyla eda edemedik. Senin huzurunda hak ile kulluk vazifesini yerine getiremedik. Keremi lütfün ile bizlere idrak ihsan eyle Ya Rabbi. Dinine hizmet ile bizleri serfiraz eyle Ya Rabbi. Ya Rabbi başka vadide, başka kapıda, başka yolda, başka derede, başka tepede herhangi bir talebimiz, herhangi bir isteğimiz yoktur. O çok büyük bir şeydir ama ne yapalım gözümüzü büyük şeylere diktik. Senin dinine hizmet etmeyi istiyoruz. Senin dinini izazi istiyoruz. Bir zamanlar peygamberlere gördürdüğün bu vazifeyi bir kerede, ne olur keremi lütfün ile bizlere gördür Ya Rabbi.

Bu asil millet, İlm-i Ezelin ve İlm-i Sübhaninle Sen biliyorsun, belkide "Benim milletim" deyip tarihi sahneye sürdün ve yine Sen biliyorsun, on asırdan beri beklenen rolü bir hakkın eda etti, yerine getirdiler. Ama kafirler ona imkan vermediler. Hedefi şu idi ki; yeryüzünde senin adını bütünüyle bayraklaştırdıktan sonra merdivenler uzatsın semaların şeytanlarına dahi mesajını duyursunlar. Gel gör ki engellendi. Haçlılar karşısına çıktı. Çanakkale'ye kadar ayağına takıldılar. Ve bu necip millet kala kala bir avuç toprakta, dar bir yerde, bir karakol mensubu olarak ancak kalabildi. Şimdi onun istikbal ve ikbalini düşündükçe yine yüreğim kopuyor, yüreğim ağzıma geliyor, canım dudağıma geliyor. Sen bu son karakolu, içindeki muhafızlarıyla, ebedlere kadar muhafaza eyle Ya Rabbi.

Senin şanlı Peygamberin, "Türkler size dalaşmazlarsa siz de onlara dokunmayın." buyuruyor. Allah'ım senin Sahabi denen kulların dokunmadı, Tabiin dokunmadı, Tebe-i Tabiin dokunmadı ve bu şerefli millet kendi gönül rızasıyla senin dinine koştu. Yerini aldı. Dinine hizmet etti. Ama bak Ya Rabbi, Sen müslümana dokundurtmadığına şimdi gavurlar dokunmaya başladı. Şark dokundu, garp dokundu, içe sızan kafir dokundu. Beyne musallat oldu, ruha musallat oldu. Ey rahmeti engin Rabbim, ey rahmeti deryaları unutturan Rabbim. Senin o engin rahmetine dehalet ediyor ve sığınıyoruz. Askerim dediğin bu askerleri hep cephelerde böyle yaralı, mecuh bırakma. Arkadan vurdurma. Hançerletme. Hele şu genç çehreleri, hele şu taze simaları, senin yoluna baş koyanları, eşiğine baş koyup bir daha kaldırmam diyenleri, bunları ebedlere kadar dinine hizmet etmekle izaz eyle Ya Rabbi. Bu sayede dinini ilağ eyle Ya Rabbi.

Öteden beri senin bir adet-i sübhaniyeni gördük, inandık, öyle biliyor, öyle kanaat ediyoruz ki adet-i sübhanin hep aynı istikamette cereyan edecektir. Adetini şöyle gördük, şöyle bildik, şöyle tanıdık; bir yerde Sen bir hakikate yol verince, kaderle onun yoluna su serptirince, yamaçlarımızda yeşiller boy atınca, kar çiçekleri karın kalktığı her yerlerde boy atıp salınınca, öyle gördük, öyle öğrendik ki Sen artık bir daha soğukla onları kırdırmıyorsun, kırağıya kurban etmiyorsun. Şimdi bizim yamaçlarımızda allı, valalı beyaz bu kar çiçekleri var. Minel ba minel mihrab Ya Rabbi. Allah deyip salınıyorlar. Resullullah deyip salınıyorlar. Sen beklenmedik kırağılarla bu kar çiçeklerini soldurma Ya Rabbi, öldürme Ya Rabbi.

Bizden evvel bir sürü şehitler bu dini mübini islami izaz etmek için kendilerini çeper yaptılar, sütre yaptılar. Bir kaçını da bir kaç dakika evvel utanarak, hicap ederek şu cemaatin huzurunda ve Senin ilmin çerçevesi içinde -estağfurullah Senin ilminin çerçevesi olmaz zira o namütağanidir- Senin bilgin dahilinde ben onları arz etmeye çalıştım. Onlar bu din için yapmışlardı. Bunun için ölüp gitmişlerdi. Ama bir zümre onlardan sonra vaade vefada bulunamadı, miras yediler gibi her şeyi saçıp savurdu. Vefasızlıkla davrandı. Ben şimdi bu yapılan şeyler karşısında, ciddi bir hicap içinde iki büklüm oluyor, senden niyaz ediyor, sana yalvarıyor, sana ellerimi açıyor diliyor ve dileniyorum. Bizden evvelkilerin yaptıkları hatalarla meydana gelen uçurumları şu tertemiz nesille doldurmaya muvaffak eyle Ya Rabbi.

Mübarek ramazan hürmetine Ya Rabbi. Kerbele'da revan Dem'u hürmetine Ya Rabbi. Bütün hürmetlerin, muhteremlerin kâbına ulaşamadığı Hz. Muhammed hürmetine Ya Rabbi. Arşın hürmetine Ya Rabbi. Esma-i Hüsnan hürmetine Ya Rabbi ve İsm-i Azam'ın hürmetine ki "onunla dua edilirse kabul ederim" buyuruyorsun. Dualarımızı kabul eyle Ya Rabbi.
...

* Fethullah Gülen Hocaefendinin 30 Nisan 1989'da Pendik Çarşı camisinde verdiği vaazdan alıntı.
** Ben dikte ettiğim için bazı hatalar ve eksiklikler olabilir.

Yorumlar

  1. amin..Paylaşım için tşkler..Duanın içinde anlamını bilemediğim kelimeler de var ama dua Allaha yakarıştır ve samimidri hel bir Hoca yapmışsa ümmeti de kapsıyordur...

    Haddim olmayarak bir gün sen de bir dua paylaşır mısın bizlerle,kendi dularından....

    Rabbim kendi kapısından başka kapılara göndermesin bizi hiç bir zaman...Tüm hatalarımıza rağmen acizliğimizle kapısında olalım inş...

    YanıtlaSil
  2. Amin canım , Amin hepsi için amin..

    YanıtlaSil
  3. Bilen bilir, benim dilimden düşürmediğim bir duam vardır. Kendisinden korkan herkese de bu duayı salık veririm: "Allah'ım bana kaldıramayacağım/taşıyamayacağım güç, mevki ve parayı verme."

    Bir kez daha tekrarlamış oldum sayende, sağ olasın...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç