Ana içeriğe atla

Tarla Kuşuydu Juliet

Uzunca bir aradan sonra yine tiyatro sahnelerindeydim dün akşam. 

Üçüncü sefer şansımı denediğim Tarla Kuşuydu Juliet oyununu seyretmek için Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ne gittim. Ama ne gidiş? Saat 20:30'da başlayacak oyun için Saat 20:05'te yola çıktık. Tabii ki geç kaldık. Önce park yeri bulamadık. Sonra da geçtiğimiz sene açılan kompleksin otoparkının devreye alındığını öğrendik. (Internette aramış ama bir haber bulamamıştım.) Biraz ümitsizce şansımızı deneyelim dedik ve... 

Otoparktan asansörle yukarı çıktığımızda oyun başlamıştı. Daha önce def'aten tiyatro kapısından çevrilmiş olan ben "Bu da mı gol değil?" diyerek yürürken. Yetkililerden biri "Oyuna mı geldiniz? diye sordu ve bizi direk içeri aldı. Elde bilet yok, bir şey yok. "Siz ilk perdeyi arkalardan izleyin, arada biletinizi alır ve yerinize geçersiniz." dediler. (Umarım bu işin "cılkı" çıkmaz. Perde açıldıktan sonra içeriye izleyici almamak iyi bir şey. Tüm kaçırdığım oyunlara rağmen bunu söylüyorum. Bu arada yanımda Betül olmasaydı yine de alırlar mıydı? Sanmıyorum...)

Neyse! İki perdelik oyunun gülmediğim esprisi yok gibiydi. Engin Alkan'ın yönettiği ve oynadığı herhangi bir oyundan şimdiye kadar hiç pişman ayrılmadım zaten. Tüm karakterler hakkını verdiler oyunun. Kesinlikle söyleyebilirim ki; Tarla Kuşuydu Juliet şimdiye kadar seyrettiğim en iyi komedi oyunlarından biriydi. Şiddetle tavsiye olunur.

Not: Muhsin Ertuğrul Sahnesi ve Cemal Reşit Rey Kompleksinin ortak otoparkı açılmış (800 araçlık) ve asansörle iki dakika da istediğiniz bölüme ulaşmak mümkün.

Yorumlar

  1. Dün akşam Sadabat'ta bir kez daha seyrettim oyunu.

    İyiydi yine, çok iyiydi...

    YanıtlaSil
  2. Bir gün yine beraber bir oyun izleyelim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç