Ana içeriğe atla

Son Mektup* - 27 Mayıs'ın ardından

"Sizlere dargın değilim. Sizin ve diğer zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum. Onlara da dargın değilim. Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki, Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir. İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? 

Şunu da söyleyeyim ki, milletçe kazanılacak hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine de 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız. Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen duam (bu kelimenin üzeri çizilip merhametim yapılmıştır) sizlerle beraberdir."


*Adnan Menderes tarafından idamından önce yazılan son mektupdur.

Yorumlar

  1. Kör ölür badem gözlü olur demiş atalarımız çok da isabetli bir laf.
    Yanlış anlaşılmasın Adnan Menderes 'e yapılanları haklı görmüyorum. Ama ona yapılanlar nedeni ile de yüceltilmesine, kötü politikalarının görmezden gelinmesine de karşıyım. Yakın tarihi okuyun bakalım neler yapılmış Adnan Menderes zamanında. Çok partili sistemin kazanımı olarak iktidara gelen adamın nasıl diktatörlüğe yürüdüğü, basına koyduğu sansürler, chp 'yi kapatmaya çalışması vs.vs. daha uzar gider.
    Allah rahmet eylesin, keşke önüne engel konmasaydı da bu halk en dibine kadar O'nun rejimini yaşayıp kendi tepkisini kendisi verseydi. İşte o zaman demokrasi yolunda bir adım atmış olurduk.
    Sağolsunlar bisiklete binmeye öğrenen çocuğunu tutmayı hiç bırakmayan böylecede çocuğunun bisiklet kullanmasını hiçbir zaman öğrenememesini sağlayan ebeveynler gibi her tehlike gördüklerinde müdahale ettiklerinden kendi kendimizi yönetmeyi öğrenemedik. Hep bizim yerimize başkaları yönetti.

    Eğrisiyle doğrusuyla Ne Adnan Menderes "demokrasi şehidi"dir ne de darbe iyi bir şeydir.

    YanıtlaSil
  2. Abim,

    Bu mektubu yorumsuz ekledim buraya sadece kaybolup gitmesin istediğim için.

    Sen yorumunda haklısın. Bir tek şey dışında altına imzamı atarım. O da Adnan Menderes'in idam edilmesi hiçbir yönüyle onaylanabilecek bir şey değil bence. Bir yöneticinin yönetim şekli eleştirilebilir. Ama bunun için idam edilemez. Zaten herkesin malumu olduğu üzere "o şerefsizler" de saçma salak suçlamalar ile yargılayıp peşin hükümle astılar ülkenin "Baş vekilini". Senin de dediğin gibi belkide en kötüye götürüp bu ülkenin tam demokrasisinin oluşmasına neden olacaktı. Bence işte belkide sadece bu nedenle bir demokrasi şehididir.

    Son olarak abicim "Ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir." sencede bu söz bir vasiyet gibi ve haklı değil mi?

    YanıtlaSil
  3. Erkancım yapılanları sonuna kadar kınıyorum, kötü de olsa sonuna kadar götürmesine izin verilmesi gerekirdi. Bu halkın bir şeyleri kendi çabası ile elde etmesine izin verilmeliydi. İşler kötüye giderse asker müdahale eder, aleyhimize olan şeylere ne de olsa birileri bizim yerimize itiraz eder gibi düşünceler yerleşti bunca sene de insanların beynine. Bir de kendileri bir şeye itiraz ederlerse mutlaka cop yiyecekleri haklı/haksız bakılmaksızın içeri atılacaklarını öğrendiler.
    Vasiyet gibi lafa gelince; Yanılıyorsun bu millet bırak geçmişi 1 sene öncesini bile hatırlamaz. İktidara gelen adamın gelmeden önce ne söz verdiğini hatırlamaz ve sorgulamaz. Adnan menderes hatırlanıyorsa gazetelerin, Tv 'lerin haber yapması nedeni ile hatırlanıyor. Bir sorsunlar bakalım sokaktaki vatandaşa Adnan menderesin politakaları nelerdi? neleri iyi yaptı? neleri kötü yaptı? iki tane laf söyleyebilecek adam sayısı bir elin parmağını geçmez.
    Kısacası ne Adnan Menderes umrundadır bu milletin ne de Atatürk, İnönü, Fatih Sultan Mehmet vb. Sadece çıkarlarına bakar hale gelmiş TV 'nin Medya'nın güttüğü yöne gider olmuşlar.
    Yani eğer medya hatırlatırsa hatırlar, doğru derse doğru der, analım derse anar, küfredelim derse kürederler.
    Pek bir şey bekleme derim. :)
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarkan Abi,

      Sanırım bu millet senin sandığın kadar da unutkan değilmiş. Bugün bir kez daha görmüş olduk.

      Sil
  4. Ne yazık ki yanılıyorsun. İsterdim ki yanılmayasın. Ama eğer 5 Ağustos, Ergenekon davası kararları nedeni ile yazdıysan bunu şanssızlık eseri yazdın diye düşünmek isterim. Çünkü bu halk unutmamış olsaydı daha en başından sap ile samanın ayrılmasını, kanun nizam gözetilmesini, ceza gibi tutuklulukların kaldırılmasını, delilinden şahidine, savcısından, hakime şaibeli bir davaya alkış tutmazdı (tutmayanlar da vardı ama sözüm tutanlara). Çünkü bu dava da aynı Menderes davası gibi halkın vicadnını sızlatan yüzlerce haksızlığıa, hukuksuzluğa konu oldu. Adil bir şekilde yargılama olmayan hukuk sisteminden adil bir sonuç çıktığını düşünebiliyorsan eğer Adnan Menderes'i asanları da alkışlamış oluyorsun.
    Bizim tek çabamızın hukukun ve adaletin herkes için aynı şekilde işlemesi olması gerekir. Böyle vicdanlara yara açan davalara alkış tutarak varacağımız yer askeri dikta değilse sivil diktadır. Bence farkı yok ama sen sivil diktayı tercih eder alkışlarım dersen o başka.

    YanıtlaSil
  5. Abi,

    Burası benim tarihime notlar olduğu için yazayım. Yanıldığımı düşünmüyorum. Sapla samanın ayrıldığı çıkan cezalardan zaten belli. İçeride olup da beraat eden var mı? Yok! Vicdanım hiç yara almadı bu kararlardan. Bir tek şeyden rahatsızım o da Haberal denilen şahsın bu kadarla kurtulması...

    Rahmetli Menderes tek bir kişiyi öldürmüş müydü? Hayır! Bu yüzden O'nun idamı ile bunların aldığı müebbeti birbirine karıştırma. Menderes'i neden astıkları bile belli değil! Yanlış politikaları nedeniyle olmadığı kesin. Sanırım en azından bunda hem fikiriz!

    YanıtlaSil
  6. Sen bu komplonun ADİL olduğuna inanıyorsan diyecek bir şey yok.
    O zaman Menderes'de gayet ADİL yargılandı diyebiliriz senin yaklaşımınla.
    Suçlamalarla içeri alındı ve suçlu bulundu, idam edildi.
    Yani bakacak olursan, devletin savcısı içeri alınsın dedi, mahkemesi yargıladı ve suçlu bulundu. Al sana adalet niye itiraz ediyorsun ki?
    Ama suçlamalar, deliller vs tutarsız ve saçma diyeceksin, vs vs
    Diyeceğin her şey şu davalarda birebir oldu.

    Bu adamların hangisi eline silah alıp adam öldürmüş?

    Haberal için dediğine de utanmaz lazım. Adamın yaptıklarına bak önce, bu adam bir suçlu mu sence? Elinde bistüri ile insaları öldürmeye mi yeltenmiş?
    Akademik çalışmaları:
    1975'te Türkiye'de ilk kez canlı donörden böbrek naklini, 1978'de de Türkiye'de ilk kez kadavradan böbrek naklini gerçekleştirdi.
    Eylül 1980'de Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı'nı kurdu ve 2 yıl sonra Mart 1982'de aynı vakfa bağlı hemodiyaliz merkezi'ni açtı.
    1985'de Amerikan Yanık Derneği tarafından "EVERETT IDRIS EVANS ÖZEL ÖDÜLÜ" takdim edildi.
    8 Aralık 1988'de Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkiye'de ilk kadavradan karaciğer naklini gerçekleştirdi. Ekim 1990 tarihinde Türkiye Organ Nakli Derneği'nin kurucu üyesi ve başkanı oldu.
    15 Mart 1990’da Türkiye’de ilk kez canlı donörden karaciğer nakli ameliyatını yapmıştır. Bu, sadece ülkemizde değil, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’daki ilk olma özelliğini taşımaktadır. [3]
    16 Mayıs 1992'de, dünyada ilk kez bir Türk ve Müslüman bilim adamı, aynı canlı donörden kısmi karaciğer ve böbrek naklini gerçekleştirdi. [4]
    1993 yılında Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı ve Haberal Eğitim Vakfı ile birlikte Başkent Üniversitesi'ni kurdu. [5]
    Ağustos 2000'de, Dünya Transplantasyon Derneği'nin Roma'daki kongresinde kendisine Türkiye ve dünyada organ naklinin gelişimine yaptığı katkılardan dolayı ilk kez Türk ve Müslüman bir bilim adamı olarak "MİLENYUM MADALYASI" verildi.[6]
    Ağustos 2004'te Japonya'da yapılan Dünya Yanık Derneği (International Society for Burn Injuries-ISBI) kongresinde 2006-2008 Dönem Başkanlığı'na seçildi.[6]
    26 Kasım 2006'da, Kuveyt Sağlık Bakanı Şeyh Ahmad Al-Abdulla Al-Sabah tarafından "Ömür Boyu Başarı Ödülü" verildi.[6]
    4 Ekim 2010'da, Amerikan Cerrahlar Koleji tarafından 97 yıllık tarihinde ilk kez bir Türk cerrahı "ŞEREF ÜYELİĞİ"ne seçildi.[6]
    22 Kasım 2008 itibariyle; 1730 böbrek, 320'dan fazla karaciğer nakli yaptı. 22'den fazla ulusal ve uluslararası bilimsel kongre düzenledi. 35 ulusal ve uluslararası tıp derneği üyeliği vardır. 1428 Türkçe ve İngilizce bilimsel yayının yazarıdır. 2 adet İngilizce, 4 adet Türkçe kitabı bulunmaktadır. Tıp alanında 25 ulusal ve uluslararası ödül sahibidir.[6]
    Haberal, 2012 yılında 27 ülkeden 66 bilim insanı ile "Dünya Tıp, Tıbbi Araştırma-Teknik ve Etik Bilimler Akademisi (WAMBES)"'i kurdu.[7]
    Haberal, 2012'de Ortadoğu Organ Nakli Derneği(MESOT)'nin başkanlığına bir kez daha seçildi.[8]
    Elsevier yayınevi tarafından Şubat 2013 tarihinde yapılan araştırmaya göre Mehmet Haberal, "Transplantasyon" alanında bilimsel yayında Türkiye'de birinci, dünyada ise ikinci sırada yer aldı.[9]

    YanıtlaSil
  7. Sırf Danıştay baskını, Güngören bombalaması ve Ecevit olayı yeter hepsinin suçlu bulunması için.

    Komplo konusunda da haklısın 270 kişiyi plan yapıp içeri alınca komplo oluyor. Halkı stadyumlara yığıp askeri mahkemelerde yargılama planları yapınca hem de bunu yazılı olarak yapıp, mahkemede de itiraf edince askeri hazırlık çalışması oluyor.

    Menderes'i yargılayıp, asacak uydurma bile olsa kanıtlar bulamadıkları için eften püften sebeplerden dava edip yargıladılar. Şuradaki http://tr.wikipedia.org/wiki/Yass%C4%B1ada_Yarg%C4%B1lamalar%C4%B1 davalara ve Milli Birlik Komitesi üyelerine bir bak bakalım bugünkü dava ile en ufak bir benzerlik bulabilecek misin? İDAM ya hu, İDAM? Astılar bu memleketin baş vekilini!..

    He bu arada da aklında bulunsun. Müebbet alanların dahi hukuku itiraz yolu daha tıkanmamış durumda. Menderes'in konuşmasına bile izin verilmedi. Bu nedenle iki olay arasındaki tek ilişki Menderes'in Son Mektubu'nda da dediği gibi "...milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir." tespitidir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç