Ana içeriğe atla

Canım Ülkem

Yine fırtınalar kopuyor. Ama bir bardak suda değil. Ülkemin her karışında ayrı bir kaos durumu var. Hani diyorum ya ben; "Kâinatta mutlaka bir düzen hâkim olmalı. Eğer öyleyse bu düzen neden “Kaos” olmasın..!” Galiba canım ülkem de bu kurama uymaya çalışıyor (Bu durum “Kaos” teoremiyle açıklanamaz. Bu sadece bir benzetme...)

Genelkurmay Başkanı’nı dinlemişler ve internet sitelerine de servis etmişler. Tamam, en üst düzeyde güvenlik bilgilerine sahip birinin dinlenmiş ve bunun internete servis edilmiş olması ayrı bir gariplik. Tamamda arkadaş, adama sormazlar mı: “Memleket meselesini neden Brüksel’de konuşuyorsun?”  diye. Konuşmanın içeriğine de bir bakmakta fayda var. Var da ben hiç girmeyeceğim o konulara…

Şimdi biraz dürüst olalım. Hadi memleketimin kadın nüfusunun büyük çoğunluğu ordu içindeki uygulamaları bilemez. Ama askerlik görevini tamamlamış herkes askere gönderilmiş yirmili yaşlarındaki delikanlıların orada nasıl ezildiğini, nasıl eşya gibi muamele gördüğünü görmüştür. Evet, memleketim insanının çoğunluğu cahil. Ancak ben yüksek lisanslı kişilere de aynı şekilde davranıldığını gördüm (Yanlış anlaşılmasın cahil – okumuş ayrımı yapmıyorum. İki duruma da karşıyım.) Gidilecek, git… Gelinecek, gel... Astsubayın evi taşınacak asker yollayın. Komutanın oğlu tıraş olacak, asker koş. Askeri memurun uydu cihazı değiştirilecek, asker koş… Boyacı timleri bile gördüm ben. Şimdi diyeceksiniz ki onlar sadece senin gördüklerin. Toplayın etrafınızdakileri dürüstçe anlatmalarını isteyin, askerlik görevini askerlik öğrenerek ve uygulayarak tamamlamış kaç tane bulacaksınız bakalım.

Sakın bana terörle mücadele ederken ölenlerde mi senin dediğin gibi demeyin. Onlara da adam gibi eğitim verilmediği için oluyor bunlar. O tazecik insanlar tam da bu yüzden ölüyorlar (Terörle savaşmayalım demiyorum. Savaşalım ama bu şekilde mi?) Terörist yıllarca o coğrafyada bir dağ keçisi gibi dolaşmış, sen tut üç aylık eğitim verdiğin ve beklide ömründe eline ilk defa silah almış adamı onun peşine yolla. Bu mudur askerlik? Bu mudur vatan sevgisi?

Bugün yaşadığımız hiçbir şey sadece askeriyeyle ilgili de değil. Türkiye’nin bürokratik bir krallık olmasından kaynaklanıyor hemen hepsi. Hiç devlet dairesine gittiğinizde örgü ören bir memurun sizi terslediği oldu mu? Bir memuru işini savsakladığı için amirine şikâyet etmeyi denediniz mi? O amirin, “Şimdi beni kime şikâyet edeceksin?” sorusu karşısında dona kaldınız mı? Arabanız çalındıktan sonra bir yöntemle buldurduğunuz arabanızı teslim etmek için bir karakol dolusu polisin içinde, amir size elinizi cebinize atmanızı ama bir yeşillikten aşağı çıkartacaksanız çıkartmamanızı söyledi mi? Bu bürokratik krallık yıllarca insanları fişledi, gözaltlarında dövdü, öldürdü. Şimdi aynı şey onlara yapıldığında bas bas bağırıyorlar “Adalet! Hukuk!” diye.

Yanlış anlaşılmasın hükümetin böyle her şeyi bir kargaşa, kaos haline çevirmesinden kesinlikle memnun değilim. Ancak ülkemin başbakana bağlı olması gereken genelkurmay başkanının da tehdit eder gibi elimde belgeler var çok zorlarsanız açıklarım diye tehdit etmesinden de o derece nefret ediyorum. Açıkla, tutukla, vur. Ama tehdit etme. Sen devletsin! Sözde vatan sevdalısı asker, sözde hukukçu, sözde doktor ve hatta sözde demokrat siyasetçi vesayetinden bıktım artık. Bırakın bu ülkeyi de insanlar biraz soluk alsınlar.

“Adalet” in ırzına geçilmiş. Hatta parayla çalıştırılmaya başlanmış. Adalet sarayları paranın rengine boyanmış. Ama şimdi değil çok daha eskilerden. Şimdi sadece duvarların rengi değişiyor ve “Adalet” ile birlikte olmak isteyen bedelini ödüyor. "Adalet" viziteye çıkıyor...O yüzden bu kadar bağıranlar dün yaptıklarını bir daha düşünsünler. “Adalet” ensest sonucu intihara yöneliyor şimdi. Geçmişte bu suçu işleyenlerde ya kendin atlarsın Munzur çayına ya da biz vururuz tekmeyi diye tehdit ediyorlar.

Hep ettiğim bir dua var. Bu "halinden şaşmışların" hepsine aynı duayı salık veriyorum; Allah’ım bana kaldıramayacağım güç, mevki ve parayı yükleme…

Yorumlar

  1. hiçbir söz kalmamış geriye söylenecek, amln der bltirlrim..

    YanıtlaSil
  2. amin demek düşer bizlere de ..tabiki son dileğini kendim içinde tekrarlarım yüksek sesle..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Fikriniz varsa buradan buyurun...

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Allahumme ecirna min şerri siyaset"*

*Baştan söyleyeyim başlıktaki söz; "Allah'ım beni siyasetin şerrinden koru" anlamına geliyor ve koca bir külliyata imza atmış Said Nursi'ye atfediliyor. Ortam o kadar kirlendi ki, artık görüş açıklamaktan çekinir oldum. Geçmişim ortada. Sempati duyduklarım da eleştirdiklerim de... Orta bir yol tutturmaya çalışırken desteklediklerim de karşı çıktıklarım da burada yazılı olarak duruyor. FEM’e gittiğim, ilk üniversite yılımda "hizmetin" yurdunda kaldığım da geçmişimin bir parçası. Bir dönem destekçileri olduğum da... Hatta eleştirilerimin tamamını kapalı kapılar ardında yapıp, partizancasına savunduğum dönemleri de hatırlıyordur arkadaşlarım. Bu nedenle "hizmet" denilen olgunun ne olduğunu az çok bildiğimi düşünürüm. Hatta bir dönem içlerindeki hemen herkesin halisane bir şekilde çalıştığına da bizzat şahidim. Ancak o dönem o kadar kısa sürdü ki... Eminim şu an bile deli gibi memleket ve din adına çalışan, ne yapıyorsa bu uğurda yaptığını düşünen bi

Belki üstümüzden bir kuş geçer

Uzunca zamandır okuyorum. Hem de oldukça fazla. Okuduklarından bende yer edenlerin sayısı çok fazla değil. Bir yazarın belki onlarca eserini okuyor ama içlerinden bir tanesine tav oluyorum. Yüzlerce sayfalık bir şiir kitabından bazen sadece bir tane şiir çıkıyor; acaba benim anladığımı mı yazmış şair dediğim. Ya da bir kitabın bir tek cümlesi beni mest etse yetiyor bana. Uzunca zamandır müzik de dinliyorum. Çok farklı şeyler değil. Ama yinede arada yakaladığım bana özel şeyler de oluyor. Bir şarkının tek bir cümlesi ya da tüm albümdeki tek bir melodi beni alıp götürebiliyor çok uzaklara. Dün aklıma gelmemişti adı Yüksek Sadakat'in "Belki üstümüzden bir kuş geçer" şarkısının. Grup çok başarılı mı? Bence değil. Ama öyle birkaç şarkısı var ki; eh be adam nasıl yazdın bunları dedirtiyor. Gül renginde gün doğarken Boğazdan gemiler usulca geçerken Gel çıkalım bu şehirden Ağaçlar,gökyüzü ve toprak uyurken Dolaşalım kumsallarda Çılgın kalabalık artık uzaklarda Yorulu

Zamanı eğip, bükmek

Zaman, fiziki boyutların sanal olan dördüncüsü, elle tutulamayan. Zaman, içinde olayların ardı ardına gerçekleştiği boyut… Bilim adamlarına göre, aynen ışığın bükülebilmesi gibi zaman da eğrilip, bükülebilir ve eğer doğru koşullar gerçekleşirse yani yeterli hız yakalanırsa önce geleceğe ve daha sonra da geçmişe sıçramak mümkün olabilir. Bunu zaman yolculuğu gibi basit kavramlarla karıştırmayın. Bu şu “an” ın da içinde olduğu bir kavram. Öyleyse ne demek bu? Bu soruya cevap verebileceğimi pek sanmıyorum, haddime de değil zaten. Ama bu soru etrafında dolaşıldığında dahi çok farklı yerlere çıkan kapılar bulabiliyor insan. Çok sevdiğim bir çizgi dizide bir keşiş (“Avatar”) hava, su, toprak ve ateşi bükebiliyordu. Tüm dünyayı kurtaracak kişi olan keşişin bile zaman üzerinde böyle bir gücü yoktu. Sonra “Matrix” ve “Neo” var. Ancak o da olaylara hükmeder gibiydi, zamana değil ya da ben öyle algılamıştım. “Aslında bir kaşık yoktu!” ve “Kırmızılı kadın da bir ajandı.” değil mi? Ya “Hiro” iç