Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bekleme Salonu

Tiyatro sezonunu pek takip edemedim bu sene. Gerçi bunda gitmek isteyip bilet bulamadığım oyunlarında bunda etkisi var. Bugün, sezon kapanmadan birkaç oyun daha izleyeyim diye biletimi alıp Reşat Nuri sahnesine gittim. Burada seyrettiğim oyunlarda hep bir enteresanlık oluyor. Bekleme Salonu ’nu seyrettim bugün. Oyun bir iş görüşmesi öncesinde bekleme salonunda olan iki erkek ve bir kadın arasındaki olayları anlatıyor. Başlangıcından sonunu tahmin etmek mümkün. Ancak yine de oyun izlenmeye değer. Bir de arkamda oturan üç bayan arkadaş tüm oyun boyunca yaptıkları yorumlarla sıkılmamı ve oyundan kopmamı engellemeseydiler! Oyun bitiminde dönüp kendilerini de alkışlayıp, tebrik ettim. Nedense çok şaşırdılar ve “Rahatsız mı oldunuz? Keşke söyleseydiniz.” diye kibarlıklarını da gösterdiler! Bir kez daha teşekkür ediyorum. Oyun güzeldi. Tavsiye edilir...

Limon Ağacı*

Sonunda bitti. Evet, bunu dedirtecek kadar kötü bir başlangıç ve çeviri ile ite kaka, epeyce bir zamandan sonra Limon Ağacı’nı okumayı bitirdim. Şimdiye kadar yarıda bıraktığım kitap sayısı oldukça azdır. Ancak bir ara bunu bıraksam mı diye düşünmedim değil. Bir akşam iş çıkışı metroda giderken İrfan sordu, “Hayırdır, uzun zamandır bu kitap elinde?” diye. Ben de, “Sorma, sanırım okuduğum en kötü kitap sıralamasında ilk üçe oynuyor” demiştim. O anda yandan hiç tanımadığım biri, “O kadar da kötü değil hakkını yemeyin” gibi bir şeyler söyledi. Garip kitap, garip kişiler, garip yorumlar.

Geometri

Üç köşe Yıldız Üçgen, köşeleri yıldız şeklinde Dört köşe Yıldız Kare, köşeleri yıldız şeklinde ... Gök kubbe Yıldız Gökyüzü, her köşe sen şeklinde

Canım Ülkem

Yine fırtınalar kopuyor. Ama bir bardak suda değil. Ülkemin her karışında ayrı bir kaos durumu var. Hani diyorum ya ben; "Kâinatta mutlaka bir düzen hâkim olmalı. Eğer öyleyse bu düzen neden “Kaos” olmasın..!” Galiba canım ülkem de bu kurama uymaya çalışıyor (Bu durum “Kaos” teoremiyle açıklanamaz. Bu sadece bir benzetme...) Genelkurmay Başkanı’nı dinlemişler ve internet sitelerine de servis etmişler. Tamam, en üst düzeyde güvenlik bilgilerine sahip birinin dinlenmiş ve bunun internete servis edilmiş olması ayrı bir gariplik. Tamamda arkadaş, adama sormazlar mı: “Memleket meselesini neden Brüksel’de konuşuyorsun?”  diye. Konuşmanın içeriğine de bir bakmakta fayda var. Var da ben hiç girmeyeceğim o konulara… Şimdi biraz dürüst olalım. Hadi memleketimin kadın nüfusunun büyük çoğunluğu ordu içindeki uygulamaları bilemez. Ama askerlik görevini tamamlamış herkes askere gönderilmiş yirmili yaşlarındaki delikanlıların orada nasıl ezildiğini, nasıl eşya gibi muamele gördüğünü görmüştür

Ufuk Cizgisi

Normal bir insanın dünya üzerindeki görüş uzaklığı -ufuk çizgisi -dünyanın yuvarlak yapısından dolayı oldukça kısıtlıdır. Deniz kenarında duran bir insan için bu görüş mesafesi sadece 5-6 kilometre civarındadır (En iyi koşullarda.) Bu rakam, dünyanın çapının 12 bin kilometreden fazla olduğu düşünülürse oldukça küçük bir rakamdır. Yüksek bir binanın üstüne çıktığınızda bu rakamı en fazla birkaç katına çıkartırsınız. Hatta uçaktan baktığınızda dahi dünyanın görebileceğiniz kısmı birkaç yüz kilometrenin üstüne çıkamaz. Uzaya çıkma şansı bulmuş insanların görüş açısı her ne kadar daha geniş olsa da dünyanın tamamını –aynı anda- görmek o kısıtlı sayıdaki insana bile nasip olmamıştır. Bu yönüyle bakıldığında insanoğlunun hayatı ile üzerinde yaşadığımız dünya büyük benzerlik gösterir. Dünyanın şeklinden kaynaklanan görüş kısıdı, insanlarda da kendini gösterir. Kişilere ve olaylara ne kadar yakınsak bakışımız o kadar kısıtlıdır. Yakın ilişkilerde, dışarıdan bakıldığında problem olması gereke

Sonunda başardım...

Hafif şekilsiz de olsa ilk ekemğimi yapmayı başardım. Uzunca bir deneme sürecinden sonra... :) Tarif istemeyin vermem... :)

Erdoğan'ın kaçırdığı fırsat!..*

Ah benim Sevgili Başbakanım ah!.. Bu kaçıncı fırsattır kaçırdığınız.. Bu ülkede, gelişmekte olan, demokrasi kavgası veren bu ülkede, başbakanın bir "Davranış Danışmanı" bir Mentör"ü olmaz mı?.. Tüm dünya liderlerinin var.. Bir  Acar Baltaş .. Bir  Turgay Biçer !.. Şimdi bakın. Başbakan Meclis'te, AKP Gurubu'nda konuşuyor.. Nükleer Enerji santralinden söz ediyor.. Tam bu sırada, balkondan, dinleyici koltuklarından aşağı bir pankart sarkıyor.. "Mersin, Sinop Nükleer enerji istemiyor.. Greenpeace.." ..Ve başbakan her zaman olduğu gibi çıldırıyor.. "Açın kapıları.. Medya gelsin.. Bunu çeksin. Mal bulmuş magribi gibi yayınlasınlar" gibisinden önce medyaya, sonra pankartı asanlara sallıyor.. "Ellerine paçavra sıkıştırılmış adamlar.. Bu memleketi bunlara teslim edemeyiz.. Beğenmiyorsanız çekin gidin.. Falan filan.." Bu sırada Meclis TV yayında.. TRT, NTV başta pek çok haber kanalı canlı yayın yapıyor. Ekran başında olanlar öfkeden deli

Üzgünüm...

Yalnızlığı teklik sandım Yanıldım Kalabalıklar dahi yalnız olabilirmiş Bilemedim Yeni yaralar açtım karşımdakinde Canım acıdı Kapatmaya çalıştım Eskileri de kanadı Aklım sıra akılsız başım akıl dağıttı Kendi yetersizliğinde Mutluluk veririm sandığım Acı çıktı Pişmanlıkları kovalarken hayattan Şimdi evet, yarın hayır. Şimdi ki belki yarın ki keşke ile Yenilerini yarattım , farkına bile varamadan. Üzgünüm...

İnsaf !

İstanbul barosunun kararıyla Danıştay bir kez daha YÖK’ün yaptığı katsayı düzenlemesini iptal etti. Gerekçeli kararı okumadım. Açıkladılar mı onu da bilmiyorum. Hiç tartışmalara imam hatip – meslek lisesi olayından bakmıyorum. Daha tepede daha yukarıda bir hata var. Bu düzenlemenin tam tersini düşünün. Hani tüm lise mezunlarının aynı katsayı oranlarıyla tercih yapabildiği dönemlerde yine bir karar çıkmıştı değil mi? Meslek liseleriyle diğerlerinin farklı olduğunu söyleyen. O zaman bu uygulama yanlış değildi de şimdi mi yanlış oldu? Şu yaptıklarıyla tüm meslek eğitimi veren okulların önünü tıkıyorlar. Daha kötüsü ne biliyor musunuz? Hani esas önünü kesmek istedikleri imam hatip liseliler ya. Eğer onlar gerçekten tehditse onları daha da karanlığa itiyorlar. Bunu görmemek için aptal olmak lazım. Belki aile baskısıyla gitti, belki kendisi çok isteyerek gitti o okula. Hiç fark etmez. Önemli olan kişinin istediği an istediği kararı verip kimseye zarar vermiyorsa uygulayabilmesidir. Toplum

Bu hafta

Artık yorulmaya başladım. Hem özel hem de iş dolayısıyla hafta başından beri ayakta geçirdiğim 4. gece. Birazdan uyumak için yatarım. Ama malum bir cezamız var çekeceğimiz ki güneş doğduktan sonra uyku haram bu bünyeye. De javu demiştim ya geçenlerde. Bu işler bitmeden ve özeli biraz daha düzene sokmadan sanırım bana rahat uyku yüzü yok. Ama bu yorgunlukla nereye kadar onu da bilmiyorum. Neyse… Birazdan sabah ezanı okur. Ben de upuzun ve derin bir uykuya dalarım sonrasında. Upuzun, huzurlu… Yine, yine de sevgilerle sevgili günlük…