17 Eylül 2009 Perşembe
Gitmek isteyenlere
Gitmek istediğinde
Gel denmesini beklemeden
Yakınlara yollar çizmek için
Git
Düzeltilecek kırgınlıklar olduğunda
Özur dilenmesini beklemeden
Yakınlarda dostlar bulmak için
Git
Dostlar uzaklarda olduğunda
Sorgulanmayı beklemeden
Yakınların acılarını silmek için
Git
En yitik parçlarını bulduğunda
Aynada ki kırgın yüzü beklemeden
Yakınlarda kendini bütün kılabilmek için
Git
Tüm yollar yakınlara çıkmasada
Uzakları yakın kılabilmek
Yakınlarda kalabilmek için
Git
Ama dön sonunda mutlaka
Aynadaki mutlu yüzünü görebilmek
Yakınlarını mesafelere rağmen sevebilmek için
16 Eylül 2009 Çarşamba
Yakınlara yol...
10 Eylül 2009 Perşembe
Sıkıldım
Eylül'ün sekizine dair yazmak istemedim ve yazmadım. Herkesin sıradan düşüncesine karşı belirli tarihler bende hüznü çağrıştırır. Dünün özel tarihi üzerineyse, hayatımın dördüncü on yıllık döneminin ilk günü de olması üstüne yazmak istedim. Ama ona da iş güçten fırsat bulamadım. Üstüne de İstanbul'da oluşan o sel ve akıl almaz bir şekilde ölen onlarca insan haberleri iyice allak bullak etti beni. Bir de memleketim için de görülmemiş boyutta yağış alacağı uyarısı gelince meteorolojiden; zaten gitmek istiyordum ama şimdi burada geçirdiğim günler iyice uzamaya başladı. İyice sıkıldım kısacası…
8 Eylül 2009 Salı
Sessiz Çıngırak
5 Eylül 2009 Cumartesi
Geçmiş özlemiyle yanıp tutuşulan modern Ramazan’lar
Ne kadar doğrudur tam olarak bilmiyorum. Ancak böyle bir anlayışı günümüzdeki Müslümanlar ile kıyasladığımda çok doğru ve O'na yakışır geliyor. O ki teravih namazlarını camii yerine evinde kılan peygamber; camide kılarımda ümmetime görev olarak kalır diye korkan peygamber. İbadetlerinde yalnızlığı tercih eden de O, en ufak canlıya eziyet etmekten imtina eden de...
Bir de günümüz Müslümanlarına bakin. İbadetin en üste çıkması gereken aylarda herkes ayrı bir gezi merakında. Hadi Eyüp Sultan'a gidelim diye evden çıkılıp, oraya kadar gitmişken bir Feshane’ye de uğrayalım ile biten geceler. (Bu ibadete giderken yolda, trafikte harcanan uzunca saatler.) Sözde ibadet yapmaya gidip sıkışan trafiğin için de onca insanin ahını alan Müslümanlar. Bir insana zarar vermeniz için illa ki onu beddua seviyesinde kızdırmanız gerekmez. İstemeden buğz etse bile yeter. O'nun ümmetinin bunlardan ölesiye korkması lazım.
Şimdi diyeceksiniz ki bu da nereden çıktı. Önceki akşam ofisten evime neredeyse 2 saatte ulaştım. (Mesafe yalnızca 6,5 KM ve saat gece 10’du. Eve vardığımdaysa 12'ye geliyordu.) Hem de trafiğin aksi yönünde oturuyor olmama rağmen. Eyüp güzergâhında oturanlar ne yapmıştır bilmiyorum. Bu gece de aynı şey ve hatta neredeyse her gece, Ramazan ayı başladığından beri...
Sonuç olarak korkmak lazım ey dostlar. O'na layık olalım derken O'ndan uzaklaşmamak için. Korkmak lazım başkalarına zarar vermekten.