Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dik durabilmek

Her zaman çok yönlü olarak yaşıyoruz. Hep biri ya da bir şeyleri idare etmek, ayakta tutmak zorunda kalıyoruz ya da tam tersi olarak birileri bunu bizim için yapıyorlar. Dün bir müşteride konuşurken verdiğim bir örnekten yola çıkarak kendime ve burayı okuyanlara bir not düşmek istedim. İçinde çay, kahve, şarap veya rakı olan bir bardak düşünün... Her birini içerken bardağın masada ya da her nerede olmasını istiyorsak orada durmasını isteriz. Bize sohbet ederken ellerimizi kollarımızı sallayacak, sarılacak yer ve imkân tanımasını bekleriz. Normal bir bardak bu büyük ihtişamlı işi bizim için rahatlıkla yapacak ve bundan gocunmayacaktır. Ancak peki ya bardağın şekli alışık olduğumuzdan biraz farklıysa... Mesela dibi dar üstü geniş bir huni şeklindeyse (Evet, hani şu kafaya takılanlardan... ;) ) Bu yapıdaki bir bardağı hep elinizde tutmalısınız ya da bardağın durabileceği bir yer veya bir araca sahip olmalısınız. Sürekli daha iyisini geliştirmeli ve kendinize rahat bir ortam oluşturmak içi

Delilik hali

Bir sabah aniden başladı Sen geldiğinde mi Ben gittiğimde mi Bilemiyorum Tek bildiğim Aynadaki yansımamın kaybolduğu önce Sana bakar buldum kendimi her sabah Seni gördüm her karanlık camda Suda, şarapta, her siluette Bilir misin hiç nasıl bir duygu Nasıl bir duygu Her parıltıda seni görmek Bilmezsin, bilemezsin ki ben de anlatamam Tek bildiğim Bir sabah aniden başladı Bu delilik hali Bilemiyorum tam olarak Nasıl Hangisi önce oldu Sen mi geldin Ben mi gittim yoksa Tek bildiğim Bir sabah aniden başladı Bu delilik hali Sonra ruhum kaybolmaya başladı Peşinde Önünde Yaşantında Ruhların kanatları yok Bilir misin Bilmezsin, bilemezsin ki ben de anlatamam Tek bildiğim Bir sabah aniden başladı Terk etti ruhum bedenimi Peşinden Arkanda Ruhum peşinde Aklım sende kaldı Bir sabah aniden başladı Bu delilik hali Sen gittiğinde mi Ben geldiğimde mi Bilemiyorum Belki de bilmek istemiyorum Tek bildiğim Bu bir delilik hali Ve bir sabah aniden başladı Seni gördüğümde mi Beni görmediğinde mi Bilemiyorum

Yan Etki

Üç vakit oldu sadece Konuşmayalı seninle Nasıl bu kadar özledim Günler neden bu kadar uzun geldi Aylar, yıllar geçmiş gibi aradan Ama bunda da mutlu olacak bir yön var Daha uzun yaşıyorum senden Her anımın anlamını hissediyorum Sensizliğin verdiği acı Bir yan etki sadece Üç vakit oldu sadece Duymayalı sesini kulaklarımda Onlarca ritim parmaklarımın ucunda Kelimelerin oyunu şiirler Sensizliği anlatan Ama bunda da sevinecek bir yön var Daha iyi geziyor parmaklarım Gitarın perdeleri üzerinde, daha etkili notalar Ellerimin titremesi Bir yan etki sadece Üç vakit oldu sadece Koklamayalı o güzel kokunu Her şey daha bir farklı sanki Senin kokun yok hiç birinde Ayrı bir boğucu her biri Ama bunda da bulurum bir şeyler Her nefes alışım daha değerli mesela Daha bir derin çekiyorum içime Boğulma hissi ise Bir yan etki sadece Üç vakit oldu sadece Görmeyeli senin gözlerini Sen yokken yanımda Yaşadığım her şey Beni ben yapan bir değer sadece Evet, sensizlikte de iyi bir yön var Gerçek ben, insan olan

Meksika Sınırı

İlk kez İstanbul’a döndüğüm hafta yazmayı düşünmüştüm hakkında. Annemin Ülke televizyonunda üç tane genç var, mutlaka seyretmelisin cümlesi olmuştu beni buna yönlendiren. İlk olarak anlamamıştım kimlerden bahsettiğini. Ta ki bir sabah tekrar programını açıp bak bunlar işte diyinceye kadar. Askere gitmeden önce müptelası olup seyrettiğim Meksika Sınırı programından bahsediyordu annem. Şiirden, edebiyattan, biraz siyasetten ve daha çok hayattan bahseden bu programın sıkı bir takipçisi olmuştu. Neyse neden yazmak istediğimi anlatmam biraz zor burada… Aslında uzun uzun anlatmak isterdim programı burada ama beceremem. O yüzden kendi anlatımlarını buraya taşımayı tercih ediyorum. “Herkesin Bir Meksika Sınırı Olmalı!” sloganıyla yola çıkan ve ismini Şair Mehmet Efe’nin “Meksika Sınırı” Şiirinden alan programı İsmail Kılıçarslan, Tarık Tufan ve Selahattin Yusuf birlikte hazırlıyor ve sunuyor. Hedef her şeyin özgürce konuşulabildiği, tartışılabildiği “güney”e inebilmek ve gündemi ekrana taşımak

Şimdi mi?

Ne yani şimdi mi başlayayım konuşmaya Anlatmaya kendimi sana Onca fırsatın varken beni tanımaya Şimdi mi karar verdin dinlemeye Bakmak yerine görmeye Tüm uzuvlarım bağırırken sen sen diye Doğuştan sağır gibiydi hallerin Nefessiz kalıncaya kadar bakarken arkandan Gör beni de diye çırpınırken önünde Sağır olduğunu düşündüm sonunda Körmüşsün de aynı zamanda ben varken karşında Ne yani şimdi mi başlayayım konuşmaya Kızgın bir hemşire gibi dikilirken önceleri karşımda Sus sus konuşma diye ellerin dudaklarımda Her halim haykırırken dilsiz bir köle gibi Zincirlerimi çekip de sarsarken beni Bir iğne elinde sus sus diye bağırırken karşımda Ne yani şimdi mi başlayayım konuşmaya Heceleyerek mi konuşmalıydım karşında Tek tek tane tane Anlamak yerine anlatmamı bekliyorsun hala Uzunca bir zaman pandomim oynamadım karşında Ne idiysem oydum Uzandığımda sana dokunmak Ağzımı açtığımda seninle konuşmak isteyen Ne yani şimdi mi başlayayım konuşmaya Hadi ben başladım diyelim Peki, sen hazır mısın dinlemeye

Akıl tutulmaları

Hiç akıl tutulması yaşadınız mı? Bu durumda olan birinin ruheti haliyesini nasıl açıklarsınız? Bir çocuğa verdiğiniz kısa cevaplar bu olguyu açıklamakta yeterli olmayacaktır. Ama tanımı, açıklaması yapılamaz şeyler de benim pek hoşuma gitmez. Tıpkı karanlık gibi arkasında ne olduğunu göremediğim şeyler beni tedirgin eder. Belki de birçok insan benim gibi düşündüğü için derin duygusal ilişkiler yaşamakta zorlanıyorlardır. Bu yüzden mutlaka kendime bir açıklama yapabilmeliyim. Aslında yaptığım her açıklama sadece benim düşündüğüm şeyler olmayabilir. Ancak sizde gökkuşağını ilk görenin siz olduğunuzu ve bunu diğerlerinin de görmesi gerektiğini düşündüğünüz zamanlar yasamışsınızdır. Eğer gökkuşağının güzelliğini biriyle paylaşamayacaksam ne önemi kalıyor ki... Tıpkı iyi bir film izleyip hakkında hiç yorum yapamamak gibi... İnsanlar tabii ki çeşitli nedenlerle akıl tutulması durumuna düşebilirler. Ama o nedenler burada konumuz dışında kalıyorlar biri dışında. Akıl tutulması denildiğinde ben